
1-) Kendinizi ve sanatsal yolculuğunuzu bize tanıtır mısınız?
Her birey, evrensel insan deneyiminin bir yansıması olarak, görünüşte herkesle benzerken, özünde her birinin taşıdığı özgünlük, varoluşun derinliğinde bir ayırt edicilik sunar. Bu hisseden de anlayacağımız üzere, hissetmeyi, bir şeylere anlam yükleyebilmeyi ve düşünmeyi bir yaşam biçimi olarak benimsemiş, bu deneyimlerle varoluşunu şekillendiren ve böyle devam ettirmek isteyen biriyim. Şiirsel tonlarda söyleyecek olursam eğer; günlük anları ilmek ilmek dokuyor ve her güne yeni bir desen eklemeye çalışıyorum. Sanatın kendisi de yolculuksa eğer, ben o yoldaki hakikatin peşindeki adımım.
2-) Sanatınızı nasıl tanımlarsınız? Sanatçı olmak yüceltilmesi gereken bir durum mudur?
"Hayattan İzler" diyorum. Benim için her resim derin anlamlarla bezenmiş bir anlatım aracıdır. Tıpkı hayatın bize sunduğu deneyimlerle şekillenen hikayeleri gibi. Her çizgi, her renk, her gölge geçmişimizin izlerini taşır ve onları bugüne, hatta geleceğe taşır. Bu izler, varoluşun, hakikati arayışın ve bu yolda seçtiğimiz farklı hayatların felsefi bir yansımasıdır. Resimlerimde, yaşanmışlıkların, anıların ve anlam arayışının izlerini sürüyorum; çünkü her resmin, tıpkı hayat gibi, derin bir hikayesi olmalı. Bu hikâye, akademik bir dilin ciddiyeti ve felsefi bir bakışın derinliğiyle, içten bir samimiyetle buluşuyor, buluşmalı. Bu cümleye istinaden yücelik bizlere mahsus değildir. Ancak bu süreçte arkanızda bir şeyler bırakıyor ve diğer insanların istifade edebilmesini, ilham alabilmesini, söz gelimi iz bırakabiliyorsanız, yücelmişsinizdir. Ne güzel bir hayal :)
3-) No99 ile yaptığınız iş birliği, sanatınızın saf doğasını kirletti mi? Sanatınızı ticari bir meta haline getirdiğinizi düşündüğünüz anlar oldu mu?
No99 ile yaptığımız iş birliği, sanatımı geniş kitlelere ulaştırmak için mükemmel bir fırsat sundu. Sanatın saf doğasının ticari bir meta haline gelmesi yerine, sanatın özünde taşıdığı mesajın daha geniş kitlelere ulaşabilmesi adına bir araç olarak görüyorum. Sanat, halkla buluştuğunda ki hep böyleydi, kendini çoğaltır, yeni anlamlar kazanır ve farklı zihinlerde filizlenir.
Bu iş birliği, sanat eserinin t-shirt gibi günlük bir nesneye yansıtılması yoluyla, sanatın yalnızca elit bir zümreye değil, herkese ait olduğu gerçeğini pekiştiriyor. Sanatın varoluş amacı, toplumsal bir ayna tutmak ve geniş kitlelere hitap etmek değil midir? Bu bağlamda, No99 ile yaptığım iş birliği, sanatı ticari bir meta haline getirmekten ziyade, sanatı daha erişilebilir kılmanın, onu yaygınlaştırmanın ve derinliğini daha fazla insana ulaştırmanın bir yolu olarak görüyorum.
4-) Sanatınızın zamanla evrileceğini ve eserlerinizin zamanının ötesine geçeceğini düşünüyor musunuz?
Sanatın, zamanla evrilen ve kendi çağını aşan bir doğası olduğuna inanıyorum. Her sanat eseri, kendi döneminin izlerini taşır; ancak aynı zamanda evrensel bir dile sahiptir. Zamanın ötesine geçme potansiyeli, eserin içerdiği derin anlamlarda ve izleyiciyle kurduğu samimi bağda saklıdır.
Sanatımın da bu evrimi yaşayacağını düşünüyorum. Sanat, tıpkı felsefi bir düşünce gibi, döneminden bağımsız olarak yeniden yorumlanabilir, farklı zihinlerde farklı anlamlar kazanabilir. Örneğin, Leonardo da Vinci'nin "Vitruvius Adamı," Rönesans dönemi insan anlayışını simgelerken, aynı zamanda insan bedeninin ve zihninin evrensel doğasını vurgular. Bu evrensellik, eserin zamansızlığını ve onun her dönemde geçerli olmasını sağlar.
Benim eserlerim de, içinde barındırdığı felsefi derinlik ve anlam katmanlarıyla, gelecekteki izleyicilere farklı perspektifler sunabilir. Her fırça darbesi, her kompozisyon, bugünün ruhunu yansıtırken, gelecekte bambaşka bir ışıkta değerlendirilebilir. Bu bağlamda, sanatın evrimi kaçınılmazdır ve bu evrim, eserin zamanın ötesine geçmesini sağlayan en güçlü etkenlerden biridir.
5-) Bir sanatçı olarak en derin başarı veya başarısızlık anınızı bizimle paylaşır mısınız? Bu deneyim sanatsal yolculuğunuzu nasıl şekillendirdi?
Sanat hayatımın en derin başarı anı, ilk kişisel sergimi gerçekleştirmek istediğim andı. Hazır hissediyordum. Bu, yalnızca eserlerimi sergilemek değil, aynı zamanda kendi sanatsal kimliğimi ifade etmek için kapıları çalmaktan, sesimi duyurmaktan çekinmemek anlamına geliyordu. Bir sanatçı olarak, çoğu kişinin cesaret edemeyeceği zorlu bir yolu seçtim. Fırça darbeleriyle, tuvaldeki boşluklarla ve her eserin arkasında yatan derin anlamlarla dolu bir yol. Kendi sanatsal varlığımı ortaya koyabilme, bu yolda karşılaştığım engellere rağmen ilerleyebilme yeteneğim, sanatsal yolculuğumun en büyük başarılarından biri oldu ve oluyor. Şükürler olsun. Kazımaya devam.
Sanatsal yolculuğumda, beklentilerimle gerçeklik arasında uyum eksikliği yaşadığım anlar oldu. Zihnimdeki vizyonu tam olarak yansıtamadığımda veya bir eserim beklentilerimi karşılamadığında, derin bir başarısızlık hissi ile karşı karşıya kaldım. Ayrıca, eserlerimin toplumsal ya da eleştirel kabul görmediği zamanlarda, izleyici tarafından anlaşılamadığımı hissettiğimde, bu durum, sanatımı ifade etme çabalarımın yetersiz kaldığına dair bir hayal kırıklığına dönüştü.
Finansal başarı eksikliği de başarısızlık duygusunu pekiştiren bir başka faktördü. Sanatımı geçim kaynağı olarak sürdürebilmek için yeterli ölçüde satamamak veya gereken desteği bulamamak, bu yolda karşılaştığım en büyük zorluklardan biri olmuştu. İçsel ve dışsal beklentilere yanıt veremediğim anlar, özellikle belirli bir başarı düzeyine ulaşmam bekleniyorsa, sanatsal yolculuğumun en sancılı noktaları olarak hafızamda yer aldı. Atlattığımı düşüneceğim, düşünüyorum, düşünmek istiyorum...
Bu deneyimler, beni her ne kadar zorlasa da, sanatsal kimliğimin şekillenmesine ve sanat eserlerinin derinliğine katkıda bulundu. Sanatsal yolculuğumun bir parçası olarak, bu başarılar ve başarısızlıklar, beni bugün olduğum sanatçı haline getirdi diyebilirim.
6-) Sanat dünyasında adil olmayan avantajlar veya bağlantılarla başarı elde eden sanatçılar olduğunu düşündüğünüz zamanlar oldu mu? Bu durum sanatınızı nasıl etkiledi?
Bu konudaki gözlemlerim, incelemelerim ve duyumlarım, sanatın doğasına ve benim sanat pratiğime etkileri hakkında derin bir düşünce sürecini tetikledi. Özellikle açık çağrıların bazıları, çoğu zaman göstermelik bir yapıya sahiptir ve sonuçların önceden belirlenmiş olduğunu gözlemlemek, sanatın demokratik ve eşitlikçi doğasına dair bir soru işareti oluşturuyor. Bu tür durumlarda, sanatın hak ettiği derinlik ve zenginlik, bazen yüzeysel ve önceden belirlenmiş bir çerçevede sıkışıp kalabiliyor!
Dünyaya iz bırakmayı hedefleyen biri olarak, bu tür avantajlar ve bağlantıların, sanatçıların kariyerlerinde sağladığı artıların ne kadar belirleyici olduğunu kabul ediyorum. Özellikle büyük ustalar ve tanınmış isimlerin desteklediği sanatçılar, genellikle daha avantajlı bir konumda olabiliyor. Bu gerçek, sanat dünyasında daha geniş bir etki alanı yaratmak için bazen şansa veya tanıdıklara dayalı bir destek gerektirebiliyor. Bunu samimi bir şekilde ve anlayışla karşılıyorum. Destek önemli bir unsur.
Ancak, bu durumların benim sanatımı nasıl etkilediğine dair kendi perspektifimi de belirtmek isterim. Bu tür sistemlerin varlığı, benim kendi sanat pratiğimi daha da derinleştirmeme ve sanatın özüne daha sıkı bağlı kalmama neden oldu. İçsel bir motivasyon ve samimi bir arayış, sanatıma gerçek bir anlam katma çabamı sürdürdü. Sanat, sadece dışsal başarılarla değil, aynı zamanda içsel bir samimiyetle de tanımlanmalı. Dolayısıyla, bu tür avantajlar, sanatın özünü etkilemesine rağmen, benim sanatımın temelindeki anlam arayışı ve felsefi derinlik, her daim ön planda kalıyor.
7-) Kendi sanatsal yeteneklerinizi hiç sorguladığınız oldu mu? Sırf beklentilere uymak için yaratmak zorunda kaldığınız eserler var mı?
Sanatsal yeteneklerimi sorguladığım zamanlar oldu, elbette. Özellikle anatomi, kompozisyon oluşturma yeteneği ve sosyalleşme becerilerim üzerine derinlemesine düşündüm. Bu tür sorgulamalar, sanatçının kendini sürekli olarak yeniden değerlendirmesi gerektiği gerçeğini hatırlatıyor. Ancak yalnızca teknik beceriler konuşmamalı.
Beklentilere uymak için yaratmak zorunda kaldığım eserler, çoğunlukla konulu yarışmalar için üretildi. Bu tür durumlar, sanatın özünden sapmadan dışsal taleplerle nasıl başa çıkılacağına dair bir düşünme fırsatı da sundu. Bu eserler, bazen yaşadığım ruh dünyamla uyumsuzluk yaratabiliyor ve bu durum, sanatın bireysel ifadeden ziyade, çoğunlukla belirli normlara ve beklentilere uyum sağlama gerekliliğini sorgulamama yollar, yelkenler açıyor.
8-)Sanatın toplumsal etkileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Sanatın dünyayı değiştirebileceğine inanıyor musunuz?
Sanat, sadece estetik bir deneyim değil, aynı zamanda toplumsal dinamiklerin ve güç ilişkilerinin bir yansımasıdır. Bir tablo, bir heykel ya da bir performans, bireylerin dünyalarını aydınlatabilir, toplumsal sorunları ele alabilir ve hatta devrim niteliğinde bir düşünsel değişim yaratabilir.
Sanatın dünyayı değiştirme potansiyeli, onun içerdiği radikal düşünce ve duygusal dürtülerle doğrudan ilişkilidir. Ancak, sanatın bu etkisi genellikle sığ bir alanda değil, derin ve bazen rahatsız edici bir şekilde ortaya çıkar. Sanat, genellikle toplumun yüzleşmekten kaçındığı gerçekleri gözler önüne serer ve bu anlamda bir eleştiri mekanizması işlevi görür. Bir sanat eseri, egemen düşünce yapılarını sorgulayabilir, toplumsal normlara meydan okuyabilir!
Sanatın dünyayı değiştirebileceğine inanıyorum; ama bu değişimin genellikle karmaşık, yavaş ve dolambaçlı bir süreç olduğunu kabul ediyorum. Sanat, toplumsal yapıyı dönüştürebilecek bir güç taşıdığı kadar, bu gücün nasıl bir etki yarattığı da sanatın kabul gördüğü ve anlaşıldığı bağlama bağlıdır. Dolayısıyla, sanatın gerçek gücü, onun sadece bireylerin değil, tüm toplumların yaşanmışlıklarına hitap etme kapasitesinde yatar. Sanat, toplumsal yapıyı değiştirebilir; ancak bu değişim, hem sanatçının hem de toplumun gerçekçi bir işbirliğini gerektirir.
DİPNOT; Sanat, her zaman büyük bir toplumsal yankı yaratma potansiyeline sahip olabilir; ancak bu etki, çoğu zaman sanatçının sadece yaratıcılığına değil, aynı zamanda toplumun bu sanat eserine verdiği yanıtla da şekillenir.
9-) Son olarak Modern Sanat anlayışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Örneğin sizin için duvara yapıştırılan muz ne ifade ediyor?
Modern sanat anlayışı, sanatın sınırlarını genişleten, estetik normları sorgulayan ve yaşamsal soruları yücelten bir meydan okumadır. Duvara yapıştırılan muz gibi eserler, yüzeysel bir provokasyon gibi görünebilir; ancak bu tür eserler, sanatın ne olduğunu, ne olması gerektiğini ve sanatçının toplumsal sistemlerle olan ilişkisini yeniden düşünmemizi sağlar. Bu tür eserler, sanatın değerini yalnızca estetikten değil, aynı zamanda kavramsal ve eleştirel bağlamlardan da değerlendirmemiz gerektiğini hatırlatır. Sanat, bazen en sıradan nesneleri, varoluşsal ve toplumsal sorgulamalar için birer araç haline getirir.


